Merak edenler için Mimarlık Bölümleri.
Mimarlık, taşla tuğlayı bir araya getirip sadece bina yapmak değil, aynı zamanda hayalleri şekillendiren bir sanat. Hani derler ya, “Bir bina inşa edersin, bir hikâye anlatırsın.” İşte tam da bu yüzden mimarlık bölümleri, yaratıcılığı ve teknik bilgiyi harmanlamak isteyenler için biçilmiş kaftan.
Peki, bu geniş yelpazede neler var? Mimarlık Bölümleri ve 6 Alt Bölümleri olarak sınıflandırmak istesek, aklınıza ilk ne gelir? Belki de şehirlerin siluetini çizen gökdelenler, ya da tarih kokan eski yapılardan ilham alan restorasyon projeleri… Bu yazıda, mimarlık dünyasının kapılarını aralayıp, bu bölümün 6 farklı alt dalını masaya yatıracağız. Hadi başlayalım;
Mimarlık Bölümleri
- İç Mimarlık – Mekânın ruhunu ortaya çıkaran sihirbazlar.
- Peyzaj Mimarlığı – Doğayla insan arasında köprü kuranlar.
- Kentsel Tasarım – Şehirlerin geleceğini şekillendiren vizyonerler.
- Restorasyon ve Koruma – Tarihin izlerini günümüze taşıyanlar.
- Endüstriyel Tasarım – Kullanışlılığı estetikle buluşturanlar.
- Sürdürülebilir Mimarlık – Gezegenimizi düşünen yeşil tasarımcılar.
Bu alt bölümler, mimarlığın farklı yüzlerini temsil ediyor. Kimisi kalemini kâğıda vurup çizim yaparken, kimisi de sahada taş taş üstüne koyuyor. Şimdi, her birine yakından bakalım da, hangisinin sana daha çok hitap ettiğini görelim.
1) İç Mimarlık: Mekânın İçindeki Sanat
Ev, Ofis ve Yaşam alanı dekorasyonu
Düşünsene, bir odaya giriyorsun ve her detay seni büyülüyor. İşte iç mimarlık tam da bu! Duvarların renginden mobilyaların yerleşimine kadar her şeyi planlayan iç mimarlar, adeta mekânın ruhunu ortaya çıkarıyor. “Boş bir tuvalle başla, sonra onu hayata geçir,” diye düşünenlerdensen, bu alan tam sana göre.
- Neler yaparlar? Evler, ofisler, hatta restoranlar tasarlarlar.
- Kimler için ideal? Detaylara takıntılı, renk uyumuna bayılanlar.
- Zorlukları neler? Müşterinin “Biraz daha böyle olsun” demesiyle planların altüst olması!
İç mimarlık, yaratıcılığını dört duvar arasında konuşturmak isteyenler için harika bir seçenek. Hem pratik, hem de göz alıcı işler çıkarmak isteyenler buraya!
2) Peyzaj Mimarlığı: Doğanın Tasarımcıları
Bahçeler, parklar, hatta şehir meydanları…
Peyzaj mimarlığı, açık havada sanat yapanların alanı. Toprakla uğraşmayı seviyorsan, bir de üstüne estetik bir bakış açın varsa, bu iş tam bir rüya gibi. Şehirlerin beton yığınlarına nefes aldıran bu meslek, doğayla barışık yaşamayı sevenler için birebir.
Peki, bu alanda çalışanlar neyle karşılaşır? Bazen rüzgârın yönü, bazen de toprağın yapısı hesapları değiştirebilir. Ama sonuçta, ortaya çıkan yeşil bir şaheser her şeye değer, değil mi?
3) Kentsel Tasarım: Şehirlerin Geleceği
Bir şehri sıfırdan planlamak ya da var olanı dönüştürmek… Kulağa çılgınca geliyor, değil mi? Kentsel tasarım, işte tam da bu çılgınlığı gerçeğe çevirenlerin mesleği. Şehirlerin kaotik büyüyüşünü dizginlemek, sokaklara düzen getirmek ve insanlara nefes alabilecekleri alanlar sunmak… Bunların hepsi kentsel tasarımcıların elinde şekilleniyor. Hani bazen bir şehre gidersin de “Burası nasıl bu kadar düzenli ya da nasıl bu kadar güzel?” dersin ya, işte o an bir kentsel tasarımcının başardığını görüyorsundur.
Bu alanda çalışanlar, sadece binaları değil, bir yaşam tarzını tasarlıyor. Mesela, bir mahallede parkların nereye konacağı, yolların nasıl akacağı, hatta bisiklet yollarının nereye çekileceği bile onların işi. Ama işin püf noktası şu: Herkesin fikrini memnun etmek zor! Bir yanda belediye “Bütçe az” der, öbür yanda halk “Daha çok yeşil alan istiyoruz” diye tutturur. İşte o zaman devreye yaratıcılık giriyor. “Tamam,” dersin, “Biraz şuradan kısar, biraz buradan ekleriz,” ve ortaya herkesin bayıldığı bir plan çıkar.
Kentsel tasarımda teknoloji de büyük rol oynuyor. Akıllı şehirler dedik ya, işte bu işin geleceği burada yatıyor. Sensörlerle trafiği kontrol eden sistemler, enerji tasarrufu yapan sokak lambaları… Şehirlerin adeta bir organizma gibi çalıştığını hayal et, işte kentsel tasarımcılar bunu mümkün kılıyor. Peki, sen bir şehri tasarlasan, ilk neye dikkat ederdin? Yürüyüş yollarına mı, yoksa toplu taşımaya mı?
4) Restorasyon ve Koruma: Tarihle Dans
Şimdi biraz geçmişe yolculuk yapalım. Restorasyon ve koruma, eskiyi yeniyle buluşturanların sanatı. Düşünsene, yüzlerce yıllık bir köşk, bir cami ya da bir kale… Bunlar sadece taş yığını değil, bir dönemin hikâyesi. Restorasyon mimarları, bu hikâyeleri korurken bir yandan da yapıların ayakta kalmasını sağlıyor.
Buna bir örnek olarak Hatay/Antakya ilimizde bulunan tarihi bir yapı Aziz Petrus Kilisesi Hristiyanlığın ilk kiliseleri arasındadır. Haliyle bu önemli yapının korunması ve günümüz şartlarına göre restore edilmelidir. Bu Mimarlık Alt bölümünün asıl görevi budur!
Bu iş, sabır isteyen bir uğraş. Eski bir duvarın her çatlağı, her dökülmüş sıvası sana bir şey anlatır. “Burası nasıl bu hale geldi?” diye düşünürken, bir yandan da “Bunu nasıl kurtarırım?” diye plan yaparsın. Teknoloji burada da imdada yetişiyor tabii. Lazer taramalarla yapının 3D modeli çıkarılıyor, hangi taşın ne kadar aşındığı hesaplanıyor. Ama yine de, elinle dokunmadan, o tarihi hissetmeden bu iş tam olmuyor.
Restorasyon bazen hüzünlü de olabiliyor. Mesela, bir yangında zarar görmüş bir binayı kurtarmaya çalışırken, eski haline dönemeyeceğini fark ediyorsun. Ama o binayı yeniden ayağa kaldırmak, adeta bir zaman makinesiyle geçmişi bugüne taşımak gibi. Tarihe meraklıysan, bu alt dal tam senlik!
5) Endüstriyel Tasarım: Güzellik ve İşlevsellik
Şimdi biraz daha günlük hayatın içine dalalım. Endüstriyel tasarım, çevremizdeki objeleri daha güzel ve kullanışlı hale getirenlerin alanı. Bir sandalye, bir lamba, hatta bir kahve makinesi… Bunların hepsi bir endüstriyel tasarımcının elinden çıkıyor. “Hem şık olsun, hem işe yarasın,” diye düşünenler burada toplanıyor.
Biz Mimarlarda bu Endüstriyel Mimarların tasarladığı objelere Tefriş adı veriyoruz ve Mimari Proje Çizimi alanlarında kullanıyoruz. Ve bunların tamamını AutoCAD Tefriş Kütüphanesi dediğimiz hazır mimari tefriş çizimleri içerisinden seçerek projelerimize ekliyoruz.
Bu alanda çalışmak, biraz mühendislik biraz da sanat demek. Mesela, bir masa tasarlıyorsun diyelim. Kaç kilo taşıyacağı önemli, ama aynı zamanda masanın üstünde kahve fincanı dururken nasıl göründüğü de önemli. İşte bu dengeyi kurmak, endüstriyel tasarımcıların işidir. Bir de şu var: Ürünlerin seri üretimde nasıl ekonomik olacağı da düşünülmesi gereken bir konu. Yani, hem yaratıcı olacaksın, hem de hesap kitap yapacaksın.
Bu alanda geri dönüşüm projeleri de trend haline geldi. Eski plastiklerden şık bir sandalye yapmak ya da atık metallerden bir lamba üretmek… Hem çevreye faydalı, hem de cüzdan dostu işler bunlar. Küçük şeylerle büyük farklar yaratmayı seviyorsan, endüstriyel tasarım tam bir hazine!
6) Sürdürülebilir Mimarlık: Yeşil Bir Gelecek
Ve geldik son alt dalımıza: Sürdürülebilir mimarlık.
Dünya değişiyor, iklim değişiyor, peki ya biz? İşte bu alanda çalışanlar, binaları doğayla barışık hale getirerek gezegenimize bir iyilik yapıyor. Enerji tasarrufu, suyun tekrar kullanımı, güneş panelleri… Bunlar artık lüks değil, bir ihtiyaç.
Sürdürülebilir mimarlıkta işin güzelliği şu: Hem yaratıcı oluyorsun, hem de vicdanın rahat. Mesela, bir binanın çatısına yağmur suyu toplama sistemi koyuyorsun, sonra o suyla bahçeyi suluyorsun. Ya da duvarlara yalıtım yapıp enerji kaybını önlüyorsun. Küçük dokunuşlarla hem bina sahibini, hem çevreyi mutlu ediyorsun.
Tabii, bu alanda çalışırken biraz araştırmacı olman lazım. Yeni malzemeler, yeni teknolojiler… Hep bir şey öğreniyorsun. “Acaba bu bina karbon ayak izini nasıl sıfırlar?” diye düşünürken, kendini bilim insanı gibi hissedebilirsin. Gezegenimizin geleceği seni heyecanlandırıyorsa, sürdürülebilir mimarlık tam senlik bir yol!
Aşağıda sizlerle paylaştığım tüm konulara hakim olmanız gerekmektedir.
Biliyorsunuz Pislik Mimar ® Mimarlık alanında Türkiye’nin en iyi bilgi kütüphanesi. Eğer sizlerde Mimarlık veya alt bölümlerinden bir üniversite okumak istiyorsanız, Aşağıda sizlerle paylaştığım kategori içerisindeki tüm konulara hakim olmanız gerekmektedir.
Mimarlık Bölümlerinin dallarına ait alt konuları sizlerle paylaşım yazımı sonlandırıyorum.